İYİ Parti’den istifa eden eski Sözcü ve Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu’nun başkanlığındaki Anahtar Parti’nin (A Parti) kuruluş dilekçesi, İçişleri Bakanlığı yetkililerine teslim edildi.
Siyasi hayatına başlayan Anahtar Parti, Türkiye’nin 158’inci siyasi partisi olurken tanıtım toplantısında konuşan Yavuz Ağıralioğlu, “Ben bir iktidar hasmı değilim” mesajını verdi.
Ağıralioğlu’nun açıklamalarından satırbaşları;
” ‘Ol’ deyince olduran, bir memleket yükünü çekmek gibi bir iradeyle bizi bu salonlara dolduran Allah’a hamd. Tarihin çetin zamanlarında kaderi çetin bir milletin ödediği onca bedelle tutunduğu bu vatanla başa gelmiş bin bir türlü gailenin altından kalkmış aziz milletim… Bu büyük milletin evladı olmaktan başka payeye ihtiyaç duymayan, memleketin cesur insanları, yol arkadaşlarım hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
“BEN BİR İKTİDAR HASMI DEĞİLİM”
Memleketin sorunları çözümsüz değil. Vaadimiz sorunlarıyla yüzleşen bir Türkiye. Ben bir iktidar hasmı değilim. Siyaset bizim için millet hizmetini görebileceğimiz nöbet değişimidir. Neyi koruyacağımızı biliyoruz. Muhafazakarlığın iktidarında, korunması gerektiği halde korunmayanları da biliyoruz. Biz Cumhuriyetin ikinci yüzyılına bolluk-bereketle girmiş olacaktık ama olmadı. Siyaset bizim için iktidarla bir bilek güreşi alanı değildir.
“BU MEMLEKET BİR ZÜMREYE YETEMEDİ”
Ben milletimi buldum. İkinci yüz yılın başında yaşadığı hiçbir sıkıntıyı hak etmediğini kara kara düşünürken buldum ben milletimi. Biz, milletimizi bu hale getiren, bu fakirliğe sebep olan şeyin keşke bir müdahale, keşke baş edilmez bir kuvvet mazereti olsaydı duygumla söylüyorum; Bu kendine yetebilir bir memleketin, aç gözlülüğüne yetemediğimiz bir siyasi hırsın sonucudur. Bu memleket, kendisi gibi 10 Türkiye’ye yeterdi ama bir zümreye yetemedi.
“NEYİN TUTACAĞINI BİLENLER OLARAK BURADAYIZ”
Memleket ufkunda doğabilecek her partinin, TV’lerde, gazetelerde değerlendirmesini yapan arkadaşlarıma hitaben söylüyorum; neyin tutacağını bilenler olarak buradayız biz. ‘Parti tutacak mı?’ endişelerine konu olan bakışlarını teskin eden bir irade beyan ediyorum. Aziz milletim bilsin, arkadaşlarım da ‘parti tutacak mı’ değerlendirmesine konu olacak endişeyle bakarken sözümüzü duysun istiyorum.
“ÇİFTÇİNİN NASIRLI ELLERİNDEN TUTACAĞIZ”
Biz neyin tutacağını bilenler olarak yola çıkıyoruz. Aybüke Yalçın öğretmenin, tebessümünden tutacağız. Eren’imizin adanmışlığından, Ömer Halisdemir’in kahramanlığından tutacağız. Fethi Sekin’in adanmışlığından tutacağız. Ambulansa binerken ‘devletin ambulansı kirlenmesin’ diye ayakkabılarını çıkaran insanımızın edebinden tutacağız. Neyi tutacağımızı bilsin millet. Biz bu salonlarda huzurla konuşalım diye dağlarda şehadeti göze almış kahramanların bileklerinden, yüreklerinden tutacağız. Neyi tutacağımızı biliyoruz, tutacağız. Bu memlekette adaletten ümidini yitirmişler için adaleti tutacağız, ürettiğinin hakkını alamayanlar için alın terinden tutacağız. Tarlalarda gece gündüz çalışan çiftçinin nasırlı ellerinden tutacağız. Kendilerine üniversiteler açılmış, iş imkanı hayalleriyle üniversitelere girmiş, sıkıntı çıkınca iş bulamayan çocuklarımızın hayallerinden tutacağız. Ahlâktan, adaletten, merhametten, mesuliyetten, ciddiyetten tutacağız.
“EKONOMİDE BİR ŞEY DENENDİ BİLİYORSUNUZ”
Sayın Cumhurbaşkanı iktidara 2024 yılında geçmiş gibi konuşuyor. Ekonomide bir şey denendi biliyorsunuz. Bu denenmiş olan şey yeni ekonomi kurmayının dilinde şöyle takdim edildi… Hazine ve Maliye Bakanı göreve gelir gelmez ‘Ekonomiyi rasyonel bir temele oturacağız.’ dedi. Kendilerinden önceki dönemi kasteden bu söz, tüm mevkilerde değişikliğe dönse, mesela Cumhurbaşkanı ‘devlet başkanı’ vasfıyla ayrı bir makamda olsa ve ayrı bir cumhurbaşkanı atasa, yönetime getireceği cumhurbaşkanı ‘Devletin yönetimini rasyonel bir temele oturtacağız.’ diyecekti.
PARTİNİN ADI
Uzun iktidar döneminde canı çıkmamış kelime, içi boşaltılmamış kavram olmadığına şahit oldum. Manası tüketilmemiş isim kalmadı. ‘Adaletle kalkınma’ ismiyle bulduk biz bu fakirliği. ‘Cumhuriyet’ halk ile buluşacaktı, ülke ‘adaletle kalkınacaktı, ‘Memleket’, ‘İyi’likle doğrulacaktı, ‘Gelecek’, gelecekle güçlü olacaktı, dertlerimiz derman bulacak, ‘Saadet’le huzurla Yeniden Refah’a kavuşulacaktı… Bu kavram ve kelime yorgunluğunun, güzel güzel isimler bulup, güzel güzel konuşmalar yapıp, veciz veciz nutuklar atıp, harikulade programlar yazıp milletin bulduğu bu fakirliğin, milletin kahrına sebep olacağından bahisle, arkadaşlarıma dedim ki, “İsmi mukaddes, işi ismine yakışmaz sonuçlar gördü milletimiz yoruldu. Partimizin adı ‘A Parti olsun” dedim. Arkadaşlarımın hepsinin gözünde, sukünetinde bir şey oldu, sizin gibi sustular. Herkesin kalbinde ‘A Parti mi?’ oldu. Alfabenin ilk harfinden başlayalım, yeniden başlayalım dedim. Bu A, onun A’sıdır dedim. Yüreklendirmeye çalışıyorum, onlar da sizin gibi şaşkın. Bu A, Anadolu’ya girdiğimiz Sultan Alparslan’ın A’sı, Diyar-ı Rum denilen bu vatanı Anadolu’ya dönüştürdüğümüz Anadolu’nun A’sı. Bin yıldır imparatorluklar kurduğumuz bu aziz vatanda, akılla, ahlakla, adaletle, azametle, adanmışlıkla kurduğumuz büyük medeniyetin A’sı. Bu A, yedi düvele diz çökmeyen, Türk yurdunun kapılarını Alparslan ile açıp, Atatürk ile mühürlediğimiz çelikten iradenin A’sı. Bu milletten gayrısına hesap vermez, borçluluk kabul etmez, adanmışlığımızın A’sı.”