KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com “Nereye gidersen git, yanlış yapmaya devam edeceksin. Bu hayatın temel şartı…” diyor Amerikalı bilimkurgu yazarı (1928 – 1982) Philip K. Dick (cyberpunk’a ilham veren, 1968’de yayınlanan)..
“Nereye gidersen git, yanlış yapmaya devam edeceksin. Bu hayatın temel şartı…” diyor Amerikalı bilimkurgu yazarı (1928 – 1982) Philip K. Dick (cyberpunk’a ilham veren, 1968’de yayınlanan) “Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?” adlı kitabında ve ekliyordu: “Biz, hepimiz kusurlu duygusal yaşamları olan şizofrenleriz ve ayrıca grupça sanrılar görüyoruz.” 2011’deki bir röportajında, “Evrenin var olduğuna inanmıyorum. Var olan tek şeyin Tanrı olduğuna ve onun evrenden daha fazlası olduğuna inanıyorum. Evren, Tanrı’nın uzay ve zamana bir uzantısıdır. Çalışmalarımda başladığım öncül budur, sözde ‘gerçeklik’, tamamen belirsiz nedenlerle inanmamız gereken kitlesel bir yanılsamadır” diyen Dick üstad, 1968’de yazdığı romanında, 2018-2019 yılını tahayyül etmiş ve bugün, 2024 yılı biterken romana tekrardan bakmanın eğlenceli olduğunu belirtmek isterim.
Gelelim bugünün meramındaki / evrenindeki kadrajımıza… New York Times’ın, “Yüksek fiziğin bu kadar sıcak, anlaşılır ve duygu yüklü olabileceğini kim tahmin ederdi? Broadway’in en özel aşk hikâyesi olabilir.” dediği; The Hollywood Reporter’in, “Nick Payne’in baştan çıkarıcı oyunu yalnızca kapsamlı bir anlatı değil, aynı zamanda son derece etkileyici bir deneyim.” olarak tanımladığı “Takımyıldızları”… (Es notu: Oyun, Ocak 2012’de Royal Court Theatre’da, başrollerde Rafe Spall ile Sally Hawkins ve Michael Longhurst’un yönetmenliğinde prömiyer yaptı.)
İngiliz oyun yazarı ve senarist (1984 doğumlu, West End ve Broadway sahnesindeki çalışmalarının yanı sıra film ve televizyon projeleriyle de tanınan, Laurence Olivier Ödülü ve Tony Ödülü’ne aday gösterilen) Nick Payne’in kaleme aldığı, Kemal Kayaoğlu’nun çevirdiği, Özge Erdem’in yönettiği ve aynı zamanda sahnede birlikte hayat verdiği, 70 dakikalık, tek perdelik “Takımyıldızları”, Kaos’un ilk oyunu ve dolayısıyla tiyatro seyircisine de ilk merhabası… Meraklısına not: Kayaoğlu’nu, Talimhane Tiyatrosu’nun “Yoldan Çıkan Oyun” ile “Damdaki Kemancı”daki oyunculuğundan ve 2017’de Yavuz Turgul’un “Yol Ayrımı” filminden; Erdem’i ise Dot’un dramaturgilerinden, Kadıköy Theatron’un “Ofsayf”, Haha Tiyatro’nun “Ne Evet Ne Hayır”, Kadıköy Emek Tiyatrosu’nun “Birazdan Gideriz Şimdi Yağmur Yağıyor” gibi daha pek çok oyunda yönetmenlik mesaisinden hatırlayanlarınız olacaktır. Biz de yakında bir yılını dolduracak olan Kaos’u ve tiyatro ile bilimi aynı kadrajda formülleyen ilk oyunları “Takımyıldızları”nı konuşmak üzere Erdem ve Kayaoğlu ile bir röportaj gerçekleştirdik…
“Gündelik bir temayı bilimle harmanlamak”
· Kaos’tan başlayalım, yaratımı ve doğuşu nasıl gerçekleşti? Tiyatroda meramı nedir?
Özge Erdem: Kaos’un oluşumu “Takımyıldızları” oyununa dayanıyor. Ocak 2024… Yazar Nick Payne’in özgün ismiyle “Constellations” oyununu Kemal çevirerek, oyunun sahneye koyulması için bana ulaştı. İlk okuyuşta metne ve hikâyenin yaratıcı fikrine bayıldım. Ve hızla oyunun tasarım ve sahne arkası ekibini oluşturmaya başladık.
Kemal Kayaoğlu: Sevgili (yönetmen, çevirmen) Mehmet Ergen bizi buluşturdu. Özge ile kurucusu olduğumuz Kaos, yeni ve özgün metinlere odaklanan çağdaş bir anlayışa sahip…
· Kaos’un seyircisine ilk merhabası “Takımyıldızları”. İlk oyunda, yazar olarak Payne’i ve 2012’de, Londra’da prömiyeri gerçekleşen, akabinde de övgülere mazhar olan ve pek çok ülkede sahnelenen “Takımyıldızları” metnini seçme nedeniniz nedir?
Kemal Kayaoğlu: Romantik ilişkiye dayanan birçok oyun bulunuyor. Fakat her şey de olduğu gibi bir konuyu nasıl anlattığınız büyük önem taşıyor. Bu noktada Nick Payne’in bu kadar gündelik bir temayı bilimle harmanlayarak yazması oyunun yaratıcılığını ön plana çıkarıyor. Alışılagelmiş bir giriş-gelişme-sonuç şablonundan ziyade, oyunda farklı paralel evrenlerde akan birçok ihtimalin bu iki insan üzerindeki etkilerine tanık oluyoruz. Bir hikâyenin böylesine özgün bir şekilde anlatılması, beni heyecanlandırarak oyunu çevirme isteği uyandırdı.
“Hayattaki sonsuz olasılıklara doğru”
· Oyun, fizikçi Marianne ile arıcı Roland’ın romantik ilişkilerini özne alarak bizleri onların hikâyesine konuk ediyor. Ve aslında fonda gezinen ise çoklu evren teorisi, kuantum fiziği, sicim kuramı… Aynı hikâye kaç farklı şekilde anlatılabilir? Kuantum fiziğinin bununla bir ilgisi varsa, sayısız. Ya da sicim teorisyeni Marianne’in şaşkın arıcı Roland’a söylediği gibi: Her seçim, şimdiye kadar verdiğiniz ve asla vermediğiniz her karar, hayal edilemeyecek kadar geniş bir paralel evrenler topluluğunda var olur. Oyunun bu repliklerini kerteriz alırsak sizden dinleyelim; “Takımyıldızları”nın hikâyesi nedir?
Özge Erdem: Oyunumuz aşk ve bilimi özgün bir şekilde buluşturan, paralel evrenler konusuna değinen ilk oyun. Takımyıldızları, çiftin hayatta yaptığı veya yapmadığı her seçimi, aldığı veya almadığı her kararı aynı anda göstererek, hayattaki sonsuz olasılıklara doğru yolculuğa çıkarıyor.
· Oyun sonrası us’umda dolanan Amerikalı fizikçi Hugh Everett’in tanımıydı: “Eğer bir kuantum olayının her olasılığı bir evren yaratıyorsa, her şeyin bir versiyonu bir yerlerde var demektir.” Sizin için çoklu evren teorisi nereye denk düşmektedir?
Özge Erdem: Anın sonsuz olasılığı fikri, kendi tarihimde umut kavramıyla paralellik taşıyor. Umut gibi hissel bir kavramın, matematiksel değerine heyecanlanıyorum tabii. Bu sebeple “Bir dakika daha bitmedi” ya da “Şu şekilde de olur muydu?” gibi içsel hesaplaşmalara, kesişmelere denk düşebilir.
· Metni okuma, prova aşaması ve sahnelemede ne tür enstrümanlardan yararlandınız, öncelikle çalışmada rotanızı belirleyen nelerdi?
Özge Erdem: İlk önce net bir çalışma takvimi oluşturduk. Yönetmen olarak ilk provada neyi hedefliyorsam prömiyerden bir gün önce de aynı fikrin işlemesi için bir yol haritası çıkarttım. Ufak sapmalar elbette olur. Aklımda en başından beri oyuncuya, ritme ve zamanlamaya odaklanan bir reji fikri vardı. Oyunun dünyasını ve motivasyonunu yoğunluklu olarak bunun üzerine kurdum. Bu sebeple yardımcı yönetmenimiz ve dramaturgumuz Aslı Ceren Bozatlı ile tüm takvimi böyle işlettik. Tasarımcılarla da aynı dili konuştuğumuz bir bağ kurduk. Sahne ve kostüm tasarımında Sıla Karakaya, ses tasarımında Utkan Akçay, ışık tasarımında da Kemal Yiğitcan ile çalıştık. Ben aynı zamanda sahnede olduğumdan, sahne arkası ekibimizin varlığı ve oyunun dışarıdan nasıl görüldüğü çok önemliydi. Bu konuda gerçekten çok şanslıydık. Beraberinde kuantum fiziğiyle ilgili birçok kaynak olduğundan, bu bilgileri hikâyeden kopmadan kullandık.
· Sizin de altını çizdiğiniz yerden spoiler vermemek adına oyunda bazı / özel sahneler için referanslarınız nelerdi, danışman veya bir doktor ile çalışmada nasıl ilerlediniz? Zira çok sahici ve gerçekçi bir karakter performansı dikize yatıyoruz…
Özge Erdem: Sinirbilimci sevgili Dr. Yasemin Önder’den danışmanlık ve işaret dili için sevgili Buket Ela Demirel’den ders aldım. Gerçekten büyük yardımları oldu. Buradan kendilerine teşekkür ederim.
“Mary ve Roland herkestir”
· Sizce, “Takımyıldızları”nın kahramanları Mary ve Roland, günümüz kadrajında kimlerdir ve günümüzde nereye denk düşmektedir? Oyunu kimler seyretsin, neden?
Kemal Kayaoğlu: Mary ve Roland herkestir. Oyun, evrensel bir yapıya sahip olduğundan her yaştan insanın hayatından parçalar bulacağını düşünüyoruz.
Özge Erdem: Seyirci karşısındaki iki insanın hayatlarındaki her olasılığı izliyor ve kendi hafızasına dair zamansal, teatral bir deneyim sunuyor. Eğlenceli, derin ve sürprizli.
· Diyelim ki, tesadüf bu ya oyun karakterleri ile aynı mahalleden veyahut ortamlardan tanışsınız ve bir şekilde bir vakit aynı masalarda kelama düşüyorsunuz. Bu durumda bir cümleniz olsa, karakterlerin kulağına ne söylemek isterdiniz?
Özge Erdem: “Yağmurlu havada da bahçede parti yapılır!”
Kemal Kayaoğlu: Her evrende farklı bir şey söylerdim.
· Oyunun, Pera Palas başta olmak üzere İstanbul’da birçok önemli binanın mimarı Alexandre Vallaury imzasını taşıyan, 1896 yapımı Union Française binası olan Beyoğlu Minoa Pera’da sahnelemeniz açıkçası çok etkileyici. Benim gibi edebiyat meraklıları için kitaplar arasında, tıpkı oyundaki gibi farklı evrenlere, hikâyelere açılan bir kapı gibiydi. Minoa Pera ekibinin tiyatro ile hemhali Kaos ile yerini tam bulmuş! Bildiğim kadarıyla yazar Payne’in National Theatre kitabevinde tam zamanlı çalışma mevzusu da var geçmişinde, güzel tesadüf! Oyunla turne düşünüyor musunuz? Ayrıca Kaos olarak hedefiniz nedir?
Kemal Kayaoğlu: Minoa Pera haricinde, her ay düzenli olarak DasDas’ta oynuyoruz. Ayrıca yurt dışı turne planlarımız bulunuyor. Kaos olarak, “Takımyıldızları”nın yolculuğunu sürdürülebilir kılmak başlıca hedefimiz.
Özge Erdem: Önümüzdeki yıllarda farklı sanat disiplinleriyle de işbirliği içinde üretimlerde bulunabiliriz. “Takımyıldızları”, sezon boyunca, Anadolu Yakası’nda (11 Aralık’ta) DasDas’ta ve Avrupa Yakası’nda (15-29 Kasım / 06-20 Aralık) Beyoğlu, Minoa Pera’da sahnelenecek.
· Son zamanlarda ilginize mazhar olan, kitap, albüm, şarkı, fotoğraf, sergi, tiyatro gibi neler var güzergâhınızda, bizler de nasiplenelim isteriz?
Özge Erdem: Sally Rooney’nin sıkı takipçisiyim. Son kitabı (Can Yayınları, Begüm Kovulmaz çev.) “Intermezzo “gündemimde şu an. Umut Tümay Arslan’ın yazılarını da yakından takip ediyorum, son kitabı (Metis Kitap) “Kat: Sinema ve Etik” ilgi duyanlar için önerilerim arasında. Son olarak vizyondaki Sean Baker filmi “Anora”yı izledim. Çok sevdim.
Kemal Kayaoğlu: (İthaki Yayınları, Emre Aygün çev.) “Marslı” romanı başta olmak üzere Andy Weir’in kitaplarını beğeniyorum. Son zamanlarda Blake Crouch’un (Doğan Kitap, Begüm Kovulmaz çev.) “Kara Madde” romanı okuma listemde. Geçtiğimiz yıllarda gerçekten beğendiğim tiyatro oyunu (Gerasimos Bekas, Michalis Pitidis, Anestis Azas’in yazdığı) “Baklava Cumhuriyeti” oldu. Film olarak ise oyunumuzun yazarı Nick Payne’in senaryosunu kaleme aldığı (John Crowley’in yönettiği) “We Live In Time / Son Ana Kadar” beğendiğim yapımların başında geliyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.